Yaşıyor

İstanbul’da yaşadı, bir de Paris… Hep aklını başından alan o İstanbul’un lodoslarına suç buldu her aşık olduğunda… “Martılar başımın üzerinde çığlık çığlığa seslenmese, sakin sakin oturacağım belki” diye düşündü, gece yarısı atlayıp güneye giderken… İstanbul, hep çok sevdiği hep çok mahremi oldu onun için. Bütün ailesinin bütün geçmişinin her köşesine sindiği bu şehri belki de kimse sevmedi onun sevdiği gibi.



Yüreğimin yarısını bırakıp dönüyorum, dediği Paris’i bile sevmedi İstanbul kadar. Ama Paris de özeldi. Unutulmaz… Her anı sürprizlerle dolu… Her anı film setindeki bir sahne gibi… Ova rüzgarı çıkınca akşama doğru, canı simit ve çay isterdi Champs Elysee’nin kaldırımlarında. O vakit bir İstanbul olurdu yüreği, bir Paris…



Evlenmek için döndü İstanbul’a. Söz vermişti giderken, “Tutamayacağın sözü verme!” diyene, sözünü tuttuğunu gösterdi. 10 yıl sürdü. Avcundaki minicik avuçla, çıkarken yuvasından, hiç pişmanlık duymadığını fark etti döndüğü için İstanbul’a.



Halen İstanbul’da yaşıyor… Oğluyla… Oğlunun avuçları artık minik değil.



İstanbul’da yaşıyor… şimdilik…